29 Nisan 2018 Pazar

ANLAMAYI BIRAKTIM




Hani hayatında bir şey olur. Hayatını değiştiren bir şey bu. Kendini iyi mi kötü mü hissedersin belli değil. Sonu gelmeyen bir bilinmezlik sokağına dalarsın adeta.

Ve üst üste gelir her şey. Bir olay yaşanır ve seni üzen diğer olaylar da peşi sıra dizilirler hayatına. Hepsi sırasının gelmesini bekler sanki. Yine biz, yine insanlar. İnsanları anlamayı bırakalı çok oldu aslında. Düşüncelerini ve duygularını anlamadan, empati kurmadan kendi bildiğini yapan insanları.

Bazen de yanlış anlaşılıyorum tabii. Ben iyi oldukça sanki karşımdakiler daha çok yüz bulup bu durumdan yararlanıp iyiliğimi suistimale çeviriyorlar. Hangi çizgide duracağımı şaşırdım. 

Bu günler geçecek mi onu da bilmiyorum. Her zorlukla beraber bir kolaylık da vardır elbet. Rabbim, bir kapıyı kaparsa bin kapıyı açar.

Dua ve umut ile...

27 Nisan 2018 Cuma

SAİTABAT ŞELALESİ






Bursa'ya gittiğinizde uğrayacağınız yerlerden biri de Saitabat Şelalesi.
Bursa'da hava çok sıcaktı ve şelaleye vardığımızda bir serinlik hissettik. Doğal manzara, şelaleyi izlemek keyifli ve bir o kadar da huzur vericiydi. Ama çok da kalabalıktı. Gelenlerin çoğu neredeyse turistti.

Şelalenin alt kısmında oturma yerleri yapılmış. Üst taraflarda ise alışveriş yapabileceğiniz küçük dükkanlar var.

Diğer bir tarafta ise atlar ve midilliler vardı. Bunlara binip sizi şelale çevresinde 10 dakikalık bir gezintiye çıkartıyorlar. Resimdeki midilliyi seveyim deyip yanına gittim. Severken az kalsın elimi kaptırıyordum midilliye.



Biz Saitabat Şelalesi'ne ikindiye doğru gitmiştik. Böyle yerlere erken gitmek en iyisi sanırım. Az kalabalık olunca insan daha bir huzur bulup manzaranın tadını çıkartabilir. Seni de bu şelaleyi gezip görmeye beklerim sevgili okur!
Sağlıcakla kal!


26 Nisan 2018 Perşembe

BUGÜN NEDEN MUTSUZSUN





Duygularımı yazarak ifade etmek iyi gelecek sanırım. Belki kendimi böyle teselli edeceğim. Bu sabah diğer sabahlara göre çok farklı uyandım. Ama bu hissettiklerim önceden içimde bir yerlerde olan duygulara çok benzerdi. Yani anlayacağın yabancı bir duygu değildi. Yıllar önce yine ansızın gelmişti ve bir süreliğine unutturmuştu. Bugün, tekrar hatırlattı kendini. Misafir olmuştu. 
Geldi, ağırlandı ve gitti.


Hayatta hep yaşadıklarımdan, gördüklerimden, çevremde olup bitenlerden kendime bir pay çıkardığımı sanırdım. Ben sadece sanıyormuşum. Ama yanıldığımı anladım. Ben hiç ders çıkartmamışım meğerse. Kişinin kendi gönlü, düşünceleri saf olunca etrafındaki insanları da öyle sanıyor. 

Bendeki bu değişim, çevremde beni sevenleri de etkiledi. En çok da öğrencilerimi. Sahte gülücükler saçamam etrafa sırf  başkaları istiyor diye. Üzgünsem üzgünüm, mutluyken de mutluyumdur. Duygularımı rahatça yaşarım, kimseyi rahatsız etmeden. 

Bu halime en çok da öğrencim Taner üzüldü. Öğretmenim bugün neden mutsuzsun dedi. Ve ardından komik komik mimikler yaptı. Tüm bu çabaları beni güldürmek içindi. 

Dua ve sabır her şeyin ilacı.

24 Nisan 2018 Salı

TESELLİLER KİTABI





Teselliler Kitabı ile bu yazarın ilk kitabını okumuş oldum. 
En son buna benzer Nouman Ali Khan'ın Dirilt Kalbini adlı kitabını okumuştum. Bu kitap da karşılıklı sohbet havasında. Yazarın kalemi çok akıcı ve bahsedilen konular da sizi içine çekiyor.

Bu kitapla hayattaki birçok şeye teselli bulabileceğimizi söylüyor yazar. 

Aşk, ayrılık, hüzün, anlamsızlık, yalnızlık, yaşlılık, ölüm, çirkinlik...
Çağdaş dünyanın yaralarına kadim merhem: Teselliler Kitabı.

Konu başlıklarına ayrılan kitapta; bu başlıkların nedenlerine, nedenleriyle birlikte sonuçlarına ve nasıl bir yol çizerek bizlerin teselli bulacağına değiniyor.

Kitapta hoşuma giden çokça yer vardı. Bir sürü yer alıntılar defterime not edilecek . İşte o alıntılardan birkaçını seninle de paylaşmak istiyorum.


'' Anladım ki her insan şu fani dünyada bir sığınak, bir liman, bir teselli arıyor. İçindeki sonsuz açlığı teskin etmek istiyor. İşte mesele tam da burada rengini belli ediyor. Arif Hace Yusuf Hemedani,'Hayat nedir?' diye sorulduğunda şöyle cevap veriyor:

''Hayat, teselli olmaktır. Kişi teselli bulduğu şeyle yaşar, onunla hayattadır.''


''Kimse eşit doğmaz ama herkes eşit ölür.''


''Her şey yerli yerinde anlamlı ve güzelken o düzene müdahale edip karıştırmak ve sistemi altüst etmek, bu yönde meyil, istek ve çaba geliştirmek çirkindir.''


23 Nisan 2018 Pazartesi

İZNİK GÖLÜ - ÇANDARLI KÖYÜ GEZİSİ



 İZNİK GÖLÜ


İstanbul'a dönerken İznik'e uğrayıp, birkaç köyünü gezme şansım oldu. 
Yine Bursa yolundaki gibi yolumuzun sağ ve sol taraflarında zeytin ağaçları bize eşlik etti. 

Anneannemlerin hacdan arkadaşları olan insanların evinde misafir olduk. Çok temiz kalpli, cömert, iyi insanlardı. Köy insanının yüce gönüllülüğüne bizzat şahit oldum. Yeşil bir alanda, doğal yiyeceklerle ve güzelliklerle yaşamak oranın insanının kalbini de saf ve temiz tutuyor sanırım. Burada hal hatır sorduktan sonra İznik Gölü'ne doğru yola koyulduk. Hava çok sıcak ve nemliydi (İstanbul'a gelince farkı daha iyi anladık). 

İznik Gölü'nün hemen kıyısında piknik alanı vardı. Çok hoş bir yerdi. Gölgede oturup  bir yandan da mangalını yapan ve manzaranın tadını çıkartan insanlar vardı. Ve gelen arabaların neredeyse hepsi Bursa plakalıydı. Yani insanlar şehir hayatından kaçıp, bir iki günlüğüne de olsa doğa ile baş baş kalmaya buralara geliyorlar.



Yolculuğumuz sırasında yol kenarlarında aralıklı olarak hep gelincikler gördüm. Çok severim gelincik çiçeğini. Bir tanesini yakından fotoğraflamazsam olmazdı tabii ki. 😊


İznik'e bağlı Çandarlı Köyü'ne de uğradık. Burada Harmanlar Çay Bahçesi'nde mola verdik. İyi ki de mola vermişiz. Sıcak havaya en iyi dondurma gider dedik ve dondurmalarımızı alarak İznik Gölü'ne ve yeşil-mavi manzaraya karşı oturduk. 

İZNİK


Kapanışı yine güllerle yapacağım. Bu güller de evine misafir olduğumuz o ton ton ninenin bahçesinden. 












22 Nisan 2018 Pazar

BURSA







Yeşil şehir Bursa’daydık bugün.
Sabah erkenden yola çıktık. Dün akşamdan kararlaştırmıştık Bursa ziyaretini. Anneannemlere sürpriz yaptık. Çok mutlu oldular. Sabah kahvaltımız onlarla birlikte oldu. Yüzlerindeki gülümsemeyi görmek tüm yorgunluğumuzu aldı doğrusu.😊




Sonra bahçede gezintiye çıktım. Doğa ile iç içe olmayı çok mu çok seviyorum. Özellikle doğa resimleri çekmek en büyük hobilerimden. Sana anneannemin özenle baktığı çiçeklerinden, gülleri göstermek istiyorum. 


Sonra bahçede ilk olan meyvelerden erikler vardı. 
Dalından erik toplayıp yedik. Yaz mevsiminin yaklaşmasını en çok da meyvelerinden dolayı iple çekiyorum sanırım. 


Bu minik çiçekleri de sonradan fark ettim. İsimlerini bilmiyorum.🌝 
Görünüşleri çok şekerdi. Pembe beyaz minik minik çiçekler, yeşil çimenlerin arasında kendilerini belli ediyorlardı. 




Vee bugünü böyle sonlandırmak istiyorum. Benim için biraz yorucu bir gün olsa da çok güzel bir gün geçirdim. Tüm gün Bursa’da gezindik. İlerleyen günlerde nerelere gittik seninle de paylaşacağım. Bugünlük benden bu kadar. 🙈 
Huzurlu akşamlar!



21 Nisan 2018 Cumartesi

POSTCROSSING | RUSYA






Okurlarımın çoğu beni kartpostal ve mektup serilerimden tanıyor. Çok uzun zamandan beri de bir kartpostal yazısı gelmiyordu. 
Bugün aklıma geldi ve bana Rusya'dan, soğuk diyarlardan, gelen bu şirin kartpostalı seninle paylaşmak istedim.

Kartımız, Moskova'da yaşayan Anya'dan. 
Üniversite'de turizm işletmeciliği ile ilgili bir bölümde öğrenciymiş. 
Karadeniz kıyısında bulunan Anapa isimli kentte bir otel açmak da en büyük hayaliymiş. Bu kent, turizm açısından çok önemli bir konumda bulunuyormuş.

Bu güzel kartpostalı gönderdiği için Anya'ya teşekkür ediyorum.

Ve son olarak sevgili okuyucu,
daha önce hiç kart yazmadıysan bunu bir kereye mahsus da olsa denemeni tavsiye ederim.

Sağlıcakla kal!

20 Nisan 2018 Cuma

SEVGİLİ DOST #6




Yaşam;
 taş, kağıt, makas gibi. Şanslı olduğunu sanan, eline geçen şansla şanssız olduğunu düşüneni tek hamlede gözü kapalı eziyor.

İnsanlar, kendilerini ilgilendirmeyen meselelere yine kendilerini fazlasıyla kaptırmış durumdalar.

Anlaşılmaz bir karmaşıklık var. Doğal şeyler büyüsünü yitirmiş. Yapaylık revaçta. Yapay insanlar, yapay zekalar, yapay gıdalar ve nicesi...

Bu karmaşıklık çok normal ve sıradan bizler için. Ne de olsa içinde bulunduğumuz zaman şartları böyle olmayı gerektiriyor deyip, bu koca yalanın arkasına saklanmış buluyoruz kendimizi.

Sanırım doğallığımızı yitirmemize sebep olan en önemli etken; bize çok faydası dokunmuş gibi görünen teknoloji olmalı.
Yeni bir insanla tanışıyorsunuz ve size sorduğu üç sorudan bir tanesi sosyal medya hesabın var mı oluyor. Sahi sorman gereken daha önemli sorular yok mu gerçekten? 

İnsanın iç güzelliğinden çok dış tarafına odaklanmış durumdayız. 


19 Nisan 2018 Perşembe

STRANGER THINGS





Dizi, Hawkins isimli küçük bir kasabada yaşayan dört afacan çocuk etrafında geçiyor. Bu dört çocuk çok yakın arkadaşlardır. Hayal güçleri baya geniştir. Ve bilime de meraklıdırlar. 

Yine her zamanki gibi sıradan bir akşamdır. Çocuklar, içlerinden birinin evinde toplanmış oyun oynamaktadırlar. Eve dönmek isteyen çocuklar oradan ayrılırlar ve herkes kendi evinin yolunu tutar.

İçlerinden biri girilmesi yasak olan bir ormandan evine gider. Bisikletini sürdüğü sırada karşısına bir şey çıkar ve çocuk ortadan kaybolur. Tüm kasaba çocuğun kayıp olduğunu öğrenir. Bu habere en çok da kayıp çocuğun yakın arkadaşları üzülür.

Bu arada kasabada gizemli bir laboratuvar vardır. Burada bazı korkunç işler döner. Çocuklar üzerinde deneyler yapılır. Ama kasaba halkı ve polis bu yerin sıradan bir yer olduğunu düşünür hep. 

Kayıp çocuk, bir gün annesiyle doğaüstü güçlerle iletişim kurar. Fakat anneye bu konuda kimse inanmaz. Laboratuvardan kaçmaya başaran bir kız, kayıp çocuğun arkadaşları tarafından ormanda bulunur. Bu kızın doğaüstü güçleri vardır. Telepatik yollarla çocuklar, bu kız sayesinde kayıp arkadaşlarının izini sürerler.

İki sezondan oluşan sürükleyici bir dizi. 3.sezon da gelecekmiş.


17 Nisan 2018 Salı

ÖĞRENCİLERİM






Hepsi benim için çok özel. Her birini ayrı ayrı seviyorum. Bazenleri oğlum, kızım diye hitap ettiğim de oluyor onlara. Henüz çocuğum olmasa da kendi çocuklarımmış gibi seviyorum. 

Öğretmen olmak zorluklarıyla birlikte güzellikleri de ardından getiriyormuş meğerse. Özellikle özel çocukların öğretmeni olmak ekstra performans ve çaba gerektiriyormuş. Bunu anladım geriye bıraktığım 4 ayda. 

4 ay demişken, daha dün gibi hatırlıyorum. Yeni işe başlayacağım o anı. Burada seninle paylaştığım heyecanımı. Evet, kabul etmek gerekirse içim de az biraz da endişe vardı. Tecrübe etmiş olduğum eski iş yerimden dolayı. Ama umudumu hiç kaybetmedim ve güzel günlerin beni beklediğine inandım,dua ettim.

Birbirinden özel ve güzel öğrencilerim var. Onlarla gülmek, ağlamak, dertlerini dinleyip, mutluluklarını paylaşmak bambaşka bir şey. Sınıfımın kapısına benden önce koşarak giden öğrencilerimi görmek ister istemez yüzümde kocaman bir tebessüme vesile oluyor. Bazen gözlerim de doluyor. Çok duygusal bir öğretmenim sanırım. 🙈

En güzeli de kollarını açıp size kocaman sarılmaları. Çok masumlar ve aslında bazıları da sevgiye açlar. Hani bir öğrenciye kalem vermiştim. Burada da anlatmıştım nasıl mutlu olduğunu. Derste öğretmenine hep benden bahsediyormuş. Öğretmeni, bunu benimle paylaşınca mutlu oldum. 

Aslında yeryüzündeki her çocuk bir inci gibi. Ben de incilerimi çok seviyorum.


16 Nisan 2018 Pazartesi

THE MIRACLE WE MET





20 bölümlük kore dizisi. 
Henüz 4. bölümü yayınlandı. Dizide banka müdürü olan bir adam var. Aile bağları zayıf ve fazlasıyla işkolik, aşırı mükemmelliyetçi bir karakter. 

Banka müdürü olması, onu bazı kirli işlere de bulaştırmıştır. Kötü adamların boyundurluğu altında olan banka müdürü, istenildiğinde kendi bankasından müşterilerinin adlarına paralar çekip göndermekte. 
Bir gün bu yaptığı davranış ona çok pahalıya mal olacaktır.

Banka müdürü sabah işe giderken kaza geçirir. Aynı gün onunla aynı isme ve doğum yılına sahip bir adam da kaza geçirir ve ikisi de hastaneye kaldırılırlar.
Banka müdürü ve diğer adam yaşam mücadelesi verirler.

Banka müdürü yapılan tüm müdahalelere rağmen ölür. Diğer adamın canı da ölüm meleği tarafından yanlışlıkla alınır. Bu yanlışlık sonucunda ortada kalan ruh banka müdürünün bedenine girer.

Banka müdürünün artık iki ailesi olur. 
Bir taraftan bedenine hapsolduğu kişinin karısı ve çocukları, diğer taraftan da yanlışlıkla canı alınan adamın karısı ve çocuğu.
Biraz fantastik bir dizi gibi görünse de çok az değiniliyor buna. Daha çok erkek karakterin içinde bulunduğu durum anlatılıyor.

15 Nisan 2018 Pazar

6 KİTAP 6 ALINTI




Kitap okurken özellikle hoşuma giden yerleri bir yere not ettiğim ajandam vardır. Yazmayı çok sevdiğimden hiç sıkılmam bu tarz şeylerden.
Mesela kitap alıntılarının olduğu gibi bir gezi defterim, dışarıya çıkarken kullandığım küçük bir not defterim, blogum için notlar ve planlar yaptığım ayrı bir defterim vardır.

Sevgili Eslem, blogunda her pazar birbirinden farklı Pazar 6'lısı temalarına yer veriyor. 

Bu pazarki temanın konusu ise: Seçtiğin 6 kitaptan 6 alıntıya yer vermek.
Şimdi, benim seçtiğim kitaplar ve sevdiğim kısımlarla baş başa bırakıyorum seni.


1. MOMO

''Zaman tasarruf edeyim derken aslında başka şeylerden tasarruf ettiğinin kimse farkında değildi. Yaşamlarının gittikçe daha zavallı, daha tekdüze ve daha soğuk geçtiğini kavramak istemiyorlardı. İnsanlar zamandan tasarruf ettikçe, zaman azalıyordu.''


2. SADAKO

''Kanatlarınıza huzur yazacağım. Böylece tüm dünyada uçabileceksiniz.''


3.BİR KİTAP HIRSIZI


''Bazı insanlar çok güzeldir. Görünüşleri ile değil, söyledikleri ile değil. Olduklarıyla.''


4.PAL SOKAĞI ÇOCUKLARI

''Beni dışlayabilirsiniz, ama yüreğimde olanları değiştiremezsiniz.''


5.ALGERNON'A ÇİÇEKLER

'' Hayat dediğin şey nedir ki? Labirentten oluşan bir kutu.''


6.DİRİLT KALBİNİ

'' İnsanlar mesai saatinin dışındayken, ofislerinden çıkış saatleri kayda geçip de özgür olduklarında nasıl rahatlıyorlar,biliyorsunuz.Doğrusu,biz meleklerle daimi bir mesai halindeyiz.''

EMAAR AKVARYUM



Tarihlerden 15 Nisan, Pazar.
Denizaltını çok mu çok seviyorum. Böyle olunca da bir akvaryum gezisi düzenlemeye karar verdik.
Konum itibariyle bize en yakın yer Emaar Avm'de bulunan Akvaryum oldu.

Akvaryumun içerisinde 20.000'nin üzerinde kara ve deniz canlıları bulunuyor.
Benim en çok ilgimi çeken birbirinden güzel rengarenk balıklardı. Kadrajımıza kartpostallık kareler eşlik etti. 












Sürprizlerle dolu bir akvaryum gezimiz oldu. 
Mesela, bukalemuma dokundum. Aşağıda gördüğün resimdeki kocaman bukalemumu severek hayatımda unutamayacağım bir an yaşadım. 
Çok farklı bir histi.🙈





Balıkların olduğu alanları gezdikten sonra deniz analarının olduğu, bu alanın renkli ışıklarla renklendirildiği yeri gezmeye girdik.








En büyük sürprizi en sona saklamışlardı. Kral timsah su altında bizi bekliyordu. Boyu 5 metre uzunlukta, kilosu ise 750 kg. Ömürleri yaklaşık olarak 70 ile 100 yıla yakınmış. Uzaktan bile yeterince ürkütücüydü timsahlar. Bu timsahlar, hayvanlar arasında en yüksek ısırma kuvvetine sahipmişler. Gerçekten de ürkütücü. 🙊 Timsahın olduğu akvaryumun üst katı var. Ve yere bastığınız alan camlarla kaplı. Ayaklarınızın altındaki cam alan kaldırılsa aşağıya düşecek gibi hissediyorsunuz. Bugün cesaretli günümdeydim ve o camekanlı alanda gezindim.😇






Unutamayacağım güzel bir su altı hayvanat bahçesi gezisi ekledim gezi günlüğüme. 
Gezmek en güzel şey! 
Daha çok gezelim daha çok keşfedelim!


14 Nisan 2018 Cumartesi

CARPE DİEM







Çabuk geçen hayata çok kaptırıyoruz kendimizi. 
Bazen sevdiklerimizi, yapmak istediklerimizi erteliyoruz ya da es geçiyoruz.
Hatta bazı zamanlar günler öncesinden planlar yapıyoruz. Evdeki hesap çarşıya uymuyor ve günler öncesinden yapılan planlar iptal edilebiliyor.

Zaman, bedava olsa da çabuk tüketilen bir şey. Dün bir kısa film izledim. 5 dakikalık animasyon bir filmdi. Zaman kavramını bir insanın penceresinden ele alıyor. 

İş sabahına alarmla başlayan günler. Her gün bir önceki günle aynı. Tekrar edilen sabah rutinleri gösteriliyor filmde. Karakter, hayatını dakikalara göre yaşıyor adeta. Evinin içerisi bir sürü saatlerle dolu. Zamana karşı takıntılı. 

Hayatımız çok yoğun geçebilir. Ama bu demek değildir ki biz de bu yoğunluğun içinde kaybolup gidelim. Etrafımızdaki güzellikleri onlar yitip gitmeden fark edelim. Onlara değer verelim. Kısaca, anı yaşayalım.

13 Nisan 2018 Cuma

YİNE KARMAŞIK ŞEYLER







Karşılıksız yapılan iyilikler ya da fedakarlıklar neden hunharca kullanılıp suistimal edilir ki? Bugün iş yerimde bazı insanların yersiz ve anlamsız triplerine maruz kaldım. Çok basit ve çocukçaydı bu tutum bana göre. Böyle insanlar da ister istemez o gününüzü etkiliyor. Çünkü aynı ortamı paylaşıyorsunuz. 

Dün de pek keyfim yoktu. Biri kalkıp yanıma kadar geliyor ve neden suskunsun, sen evde de mi böylesin gibi sorular yöneltiyor. Sanırım hep gülmem gerekiyor. Mutsuz olsam ya da hasta hissetsem de etrafa sahte gülücükler dağıtmak zorundayım. Bir kalıba sokulmaktan nefret ediyorum. 

O kişiye, insanların gün içerisinde duygu değişimleri yaşayabileceğini ve kimsenin bir anının bir diğerine asla uymadığını söyledim. Cevabı '' A, doğru'' oldu.

Herkes önüne baksa ne güzel olur...

12 Nisan 2018 Perşembe

PENNY PINCHERS





Cimri Aşıklar, Güney Kore filmi.

Song Joong Ki'nin başrol oynadığı romantik komedi bir film.
Joong Ki, üniversiteyi bitirmiş ama aylak aylak gezen bir gençtir. Vaktini arkadaşlarıyla gezerek ve eğlenerek geçirir. Bir gün oturduğu evden kirayı ödemediği için çıkması istenir. 

Bu zor gününde başroldeki kadınla tanışırlar. Kadın karakter de kopuk aile bağlarına sahip, geçimini kendi bulduğu yollarla sağlamaya çalışan aynı zamanda da aşırı cimri bir insandır. Genç yaşta annesini kaybetmiştir. Yeterli parası olmadığından annesinin mezarını dahi yaptıramamıştır.

Bu olaydan sonra hep para biriktirme odaklı yaşayan kadın karakterin, banka hesabında bir sorun çıkar ve başka bir kişinin ortaklığına ihtiyaç duyar. Başka kişi de Song Joong Ki olur. 

Bu ikili, her şeyden tasarruf ederek kısa bir zamanda istedikleri parayı biriktirirler ancak ikili arasında da kaçınılmaz bir aşk doğar. 
Mutlu sonla biten hoş bir filmdi.

11 Nisan 2018 Çarşamba

BİNALARIN TEPESİNDE






Şanslıyım ki, 
çocukluğum bahçeli bir evde geçti. Ağaçların tepesinden hiç mi hiç inmezdim. Hele bir de yaz geldi mi... Meyveleri yemek için ağaçların en tepesine çıkardık. 

Çıkarken, dallara bir yerimizi çizdirsek de vazgeçmezdik. Ağaca çıkardık. 
O meyvelere ulaşmak keyifli bir oyun gibi gelirdi.

Topraklarla da oynardık. 
Çeşitli yemekler yapar oyunlar üretirdik. Tamamen hayal gücümüze bağlıydı. Bir sınır koymazdık hayal gücümüze. Çamurdan toplar yapar kuruması için onu iyi bir yerde saklardık. Ertesi gün büyük bir heyecanla toptan çamurlarımıza bakardık. Mutlu olurduk. Çamurla bile.

2000'den sonraki nesil tamamen youtube mağduru çocuklar. İnternet çağıyla gelişen teknolojiye ve popüler kültüre ayak uydurmaya çalışan da bizleriz.

Bazen dönüp bakıyorum da sanki akıllı telefonlar, laptoplar olmadan daha bir mutlu ve saf duygulara sahiptik. Şimdi hepsini yitirdik. Etrafımız mutsuz insanlarla dolu. Ya da bir türlü tatmin olamayan çocuklarla. 





10 Nisan 2018 Salı

SWITCH CHANGE THE WORLD





Jang Keon Song, dizide iki farklı karakteri canlandırıyor. Bu iki karakter birbirine tıpatıp benzese de biri üstün zekasını kullanarak insanları dolandırmakta diğeri ise savcı olup suçluları cezalandırmaktadır. Savcı karakter, bir olayın peşindeyken kötü adamlar tarafından saldırıya uğrar ve
hastaneye kaldırılır. Olayı çözüp suçluları yakalaması an meselesi iken savcının hastanelik olması davada aksamalara sebep olacaktır.

Savcının iş arkadaşları ise savcıya çok benzer birini bulup olayın başına onu geçirtmeye çalışacaklardır. Buldukları kişi de ona tıpatıp benzeyen dolandırıcı karakter olur. Dolandırıcı karakterin de hukuka dair bilgileri vardır. Çünkü geçmişte o da bir hukuk öğrencisi idi. Baro sınavlarına hazırlanmış fakat bu sınavlara girememiştir. 

Savcının yerini bu dolandırıcı karakter alır.
Ve yeni ekip arkadaşları ile suçluların peşine düşer. Aksiyon, hukuk konulu iyi bir dizi. Biraz da komik replikler var. 

9 Nisan 2018 Pazartesi

BAHAR GEZİSİ VE LALELER





Bu güzel görüntü Gülhane Parkı'ndan.
 Bugün, baharı tüm neşesi ve cıvıltısıyla hissettim. O kadar güzel bir gün oldu ki... Sana anlatmaya nereden başlasam bilemiyorum.



Sabah, Üsküdar sahildeki yürüyüşün ardından Eminönü'ne bir şeyler almaya geçtik vapurla. Güneşli havada da İstanbul'da vapurla karşıya geçmek pek keyifli ve neşeli oluyor. 
Eminönü'ne varınca kaktüslerime toprak ve vitamin aldık. Ardından öğle yemeğimizi yedik ve Ayasofya'daki sergiyi ziyaret ettik. Bu gibi durumlarda müze kartınızın hali hazırda olması çok iyi. Çünkü içeriye girmek için onlarca insan güneşin altında ip gibi sıra olmuşlardı. Kartımız olunca sırada beklemeden girişten Ayasofya'ya girme şansımız oldu. Tezhip ve hat sergisini gezdik. Ayasofya'nın da içerisinde dolaştık. 



Buradan çıkınca yürüyüş yolumuz vardı. Biz de Gülhane'ye doğru yürüyelim ve orada dinlenelim dedik. 
Laleler, nisan ayı ile birlikte ekilmeye başlamış. Bu güzel renk cümbüşünü görmek insana huzur veriyor. Yemyeşil çimenlerin arasında her renkten laleyi görünce elbette resimlerini de çekmemek olmazdı. 😇



Laleri görünce bir anlığına hepsi benim olsun istedim. Ama ne yapayım tüm çiçekleri çook seviyorum. 🙈



Gezi defterime ve bloguma ekleyeceğim muhteşem bir gün oldu. 
Sağlıcakla kal ve bol bol gez! 



8 Nisan 2018 Pazar

AMOK KOŞUCUSU





Stefan Zweig, Amok Koşucusu.

Bu kitapta sadece Amok Koşucusu öyküsü yok. Yazarın bazı öykülerine de yer verilmiş ve tek kitapta bize sunuluyor.  Ayrıca Zweig'in bu kitaptaki öyküleri kendi yaşamından izler de barındırıyor. Bilindiği gibi Zweig ve karısı 2. Dünya Savaşı'nda birlikte intihar etmişlerdi.

Bu öykülerde de mutsuz insanların nasıl yok olduklarına yer veriliyor. Ya da çok gözde bir hayat süren bir karakterin dibe çöküşünü ele alıyor. Zweig, bol bol karakter çözümlemelerine, iç muhakemelere, trajik sonlara, yok oluşlara değiniyor.


Amok Koşucusun'da ise bir doktorun parlak yaşamının nasıl söndüğünü bize gösteriyor. Bu öyküde yazar, dinleyici karakter olarak karşımıza çıkıyor. Seyahat esnasında doktor ile aynı kabini paylaşıyor. Doktor, kendi hayatının acılarını, hüzünlerini, dibe çöküşlerini anlatıyor.


5 Nisan 2018 Perşembe

BAHAR GELMİŞSE...





Bahar gelmişse eğer nişan ve düğün sezonu başlar bizim çevrede.
Geçen hafta bir yakınımızın nişanı için ayakkabı almıştım. Ayakkabıyı bir kere giymemle bir problem oluştu. Sanırım bir yere değdirmemle ayakkabının süet olması ayakkabıya zarar vermiş. Bugün aldığım yere götürdük. Sağolsunlar yardımcı oldular. Ama hafta sonu da başka bir yakınımızın düğünü olduğu için ayakkabılar ben de kalacak. Düğünden sonra tekrar götüreceğim mağazaya.

Sonra yemek yemeğe gittik. Ardından birkaç mağazaya baktık. Beraber oturup, hoş sohbetler edebildiğim insanları çok seviyorum. Bugün de o günlerden biri oldu. 

Kaktüslerimden birini daha kaybedeceğim galiba. Baharın gelmesiyle bir farklılaşmaya başladılar. Sanırım toprak ve saksı değişimi yapmam gerekiyor. Vitaminleri de oluyormuş. Onu da alsam daha iyi olurlar diye düşünüyorum. İnşallah düzelirler... 

4 Nisan 2018 Çarşamba

BİR ZAMANLAR






Hava o kadar güzeldi ki...
 Bugün ben de öğle aramda dışarıya attım kendimi. 
Bu yılın ikinci dondurmasını da yemiş oldum. Dondurmayı sevmeyen yoktur bence. Benim favorim maraş dondurması olur. Ama bazen limonlu bazen de bademli hatta kestaneli yediğim bile oluyor.

Çikolatalı pek yiyemem. Çilekli dondurmayı da. Çünkü her ikisine de alerjim var. Küçüklüğümden beri var bu alerji. Kakao ve türevlerine. Özellikle dışarıda biri çikolata gibi bir şey ikram ettiğinde geri çeviriyorum. Nedenimi belirttiğimde ise çok şaşırırlar. Alerjik bir bünyeye sahip olmak zor.

Çocukken de çok nazar değerdi bana. Gerçi ara sıra hala daha kötü bakışların üzerimde etkisi olmuyor değil. Bir de çocukken de çok yaramaz bir kız çocuğuymuşum. Barbie bebeklerle oynadığım kadar, mahalle maçlarında, 9 aylıklarda da eksik olmazdım hiç. Durumlar böyle olunca ufak tefek kazalar da davetiyesiz gelirdi. Hayatında hiç yaramazlık yapmayan bir çocuk yoktur ki zaten,değil mi? 

Bir de bir sürü misketlerim vardı. İrili ufaklı böyle. File torbanın içerisinde saklardım. Sonra bahçede oynardık misketlerle. Çok güzeldi çook...

3 Nisan 2018 Salı

DAVETSİZ MİSAFİR




İşten eve geldiğimde yaşanan ufak çaplı macera çoktan yaşanmıştı bile. Annem titizlikle evi temizliyordu. Bense kardeşimin anlattıklarına hayretle kulak kesilmiş, bir yandan da gülmemek için direniyordum. Ama sonunda dayanamadım ve kahkahayı patlattım. 

Resimde gördüğün, masum bir şekilde gözlerini ortaya çıkartan kedimiz, bahçemizin kedilerinden biri olur. Bu yaramaz, apartmanın içine girmeyi bir şekilde başarıyor ve bizim daire kapısının merdivenlerinde acıklı bir şekilde miyavlamaya başlıyor.

Annem ve kız kardeşim sese kulak veriyorlar ve bu pisicikle karşılaşıyorlar. Sonra annem aç olduğunu düşünüp bir şeyler hazırlamaya mutfağa gidiyor. Kız kardeşim de daire kapısını açık unutuyor ve olanlar işte şimdi başlıyor. Bu yaramaz bizim eve giriyor odaları keşfe çıkıyor sonra koltuğun altına pinekliyor. Bunu fark eden annem de kediyi dışarı çıkartıyor. Evimize ilk defa bu kadar büyük bir kedi giriyor.😊

Annem titiz olunca eve giren kedinin ardında temizlik faslı başlıyor tabii. Bizim için unutamayacağımız komik bir anı oldu bu olay. Yaşanan yaramazlıktan sonra kedi, bir süre daha merdivenlerde bekledi. Sanırım annemden ikinci bir şans istiyordu. 🙈

2 Nisan 2018 Pazartesi

MİM | BLOG YAZARLARINI TANIMA





Nisan ayının ilk mimi. Çoğu blogger arkadaşım yaptılar bu mimi. Hepsini keyifle okudum. Bu mimin konusu şöyle: Blog yazarlarını daha yakından tanıma fırsatı veriyor. O Halde mime başlayalım.

1.Nerelisin? 

Doğma büyüme İstanbulluyum. İstanbul'un kalabalığı her geçen gün artsa da bu şehirden vazgeçemiyorum.

2.Burcun nedir?

Akrep.

3.Bloglarda en çok ilgini çeken nedir?

Öncelikle içerikleri ilgimi çekiyor. Yazılarının bana hitap edip etmemesine bakıyorum. Birkaç kere ziyaretten sonra ilgimi çekiyorsa da o bloga yol arkadaşı oluyorum.

4. En sevdiğin mevsim?

Tabii ki kış! Çocukluğumdan beri gelmesini iple çektiğim mevsim olur kendileri. Hatırlıyorum da eskiden daha çok kar yağardı İstanbul'a. Okullar tatil olur, doya doya karlarla oynar, yuvarlanırdık. Şimdi ise kış mevsimini arar olduk. Mevsimler birbirine karıştı adeta.

5. Yabancı dil biliyor musun?

Yazıp konuşabildiğim bir ingilizcem var. O da çok ileri seviye de değil. Ama ilerletmeyi istiyorum. Bir de çat pat korece konuşabiliyorum. O da dizilerden. 😊

6. Boş zamanlarını nasıl değerlendiriyorsun?

Geziyorum. Blogda vakit geçiriyorum. Bazenleri kitap okuyup not alıyorum. Müzik dinlediğim, dizi/film izlediğim de oluyor.

7. En son hangi kitabı okudun?

Simyacı adlı kitabı okudum. Daha dün paylaştım yazısını da.

8. Hayatında pişman olduğun bir şeyi anlatır mısın?

Bunu her insan yaşamıştır illa ki. Söylenen bir söz ya da yapılan bir davranış gibi. Önemli olan o pişmanlıktan ders çıkartıp tekrarlamamak.

9. Tuttuğun takım var mı?

Vaar. Galatasaraay!! 💗💛

10. Çantandan eksik etmediğin şeylerden bazılarını yazar mısın?

Küçük bir not defterim ve kalemim hep olur. Sonra ıslak mendil. En önemli şey.

11. En sevdiğin içecek?

Salep. Tarçınsız.

12. Ve son olarak blogundan hiç para kazandın mı?

Hayır, hiç kazanmadım. Reklam almak konusunda mailime teklifler gelse de şu anki planlarım arasında böyle bir düşüncem ve hedefim yok.


12 sorudan oluşan mim oldukça keyifliydi. Yapmayan varsa mimledimm!




1 Nisan 2018 Pazar

SİMYACI





Paulo Coelho, Simyacı adlı romanını Mevlana'nın ünlü Mesnevi'sinde yer alan bir öyküden ilham alarak yazıyor. Kitapta Endülüslü bir çoban var. Adı Santiago. Koyunlarını çok sever ve onlarla hep sohbet eder. Uzun bir süredir yaşadığı hayatı sorgular Santiago. Hayal ettiği bir sürü şey vardır. Zenginlik, mutluluk ve daha nicesi...

Santiago, kişisel menkıbesini aramaya koyulur. Bu yolculuk İspanya'dan başlar ve Mısır piramitlerine kadar devam eder. Yolculuğu esnasında birçok şeyi de tecrübe eder. Hayatında yeni kapılar aralanır. Yeni bir dil öğrenir. Bir hırsızla macerası olur ve başka mesleklerde çalışma fırsatı olur. Tek gayesi Mısır piramitlerine varıp orada saklı olan hazineyi bulup zengin olmak istemesidir. Çünkü ona söylenen de budur. Mısır'da, piramitlerin yanında, gömülü bir hazine olduğudur. 

Yolu bir Simyacı ile kesişir. Ve kişisel menkıbesine daha çok yaklaştığını onun sayesinde anlamış olur.

Santiago'nun masalsı yaşamının felsefi öyküsü.
 

BİRPEMBESEVER