31 Ağustos 2017 Perşembe

SÜLEYMANİYE CAMİİ




Süleymaniye Camii, Mimar Sinan'ın henüz kalfayken inşa etmiş olduğu eseridir. Bu görkemli camiiyi ziyarete gittim. Süleymaniye'ye Eminönü'nden yürüyerek gitmeye karar verdik. Süleymaniye taraflarına vardıkça arnavut taşlarla kaplı dik yokuşlarla karşılaştık. Bana Galata Kulesi gezimi anımsattı bu dik yokuşlar. Hava sıcak olsa da gökyüzü çok güzeldi. Ve görkemli camiiye nihayet vardık.



Kanuni Sultan Süleyman adına yaptırılan bu eser, oldukça ihtişamlı ve güçlü bir görüntüyü barındırıyor.  Yemyeşil ve geniş bir avlusu var. Camiinin bu görkemli ve büyüleyici görüntüsünün yanı sıra içerisine girdiğinizde de aynı duygularla karşılıyor sizi. Mimar Sinan, bu güzel eseri o zamanki imkanlar ve koşullar dahilinde nasıl ortaya çıkartmış demeden alamıyorum kendimi. 


İçerideki motifler,duvar süslemeleri fevkalade. İnsanın baktıkça daha da çok bakası geliyor. Ayrıca camii içerisindeki ses dalgalarının her köşesine eşit olarak yayıldığı kanıtlanmış. Mimar Sinan'ın gizemlerini hala koruyan eserlerinden biri de bu muhteşem yapıtı olan Süleymaniye Camii sanırım.


30 Ağustos 2017 Çarşamba

MISSING 2016




Bu yıl izlediğim en iyi filmler arasına girmiş bulunmakta. Konusu itibariyle psikolojik, dram ve gerilimi içinde barındırıyor. Filmde yer verilen flashbackler çok yerli yerinde olmuş. Hiçbir karmaşa ya da olayların gidiş sırasında bir sıkıntı yaşamadım.

Filmde bir iş kadını olan anne vardır. Kocasından boşanmış ve çocuğu için kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan bir anne. 3 yaşındaki kızı için bir bakıcı arar. Çinli bir bakıcı bu bebeğe bakacaktır. Baştan söyleyeyim. Klasikleşmiş korku filmlerindeki bakıcı hikayelerinden tamamen farklı bir film olmuş. Oyuncuların rollerine tamamen bürünmesi, üstlendikleri rollerin hakkını vermeleri de filmi izlenir kılmış. Anne, çok yoğun bir iş hayatı içerisindedir ve kızının velayet davası ile ilgili de mücadele vermektedir. Bir akşam eve gelir, bakıcısı ile kızının evde olmadığını fark eder. Bir şeylerin ters gittiğini anlar. Dışarıda çevrede aramaya çıkar. Telefonlara cevap vermeyen bakıcının telefonu kapanır. Anne iyice korkuya düşer. Bir annenin çaresizliğini,mücadelesini,göz yaşlarını görüyoruz bu filmde. 



Bakıcının da çok üzüntülü ve sancılı bir geçmişi vardır. Flashbacklerde bunu sıkça göreceksiniz. Ben filmin ne ara bittiğini bile anlamadım. O kadar akıcı bir filmdi. 

29 Ağustos 2017 Salı

BİR MAGNET BİR KARTPOSTAL




Bu ikiliyi birbirinden ayırmak istemedim ve aynı karede fotoğrafladım. Mısır, gitmeyi istediğim ülkelerden bir tanesi. Çocukluğumdan beri piramitler,mumyalar ve arkeolog çalışmaları hep ilgimi çekmiştir. Hatta bir ara arkeolog olmayı bile düşünüyordum. Böyle bir hevesim de vardı işte.😇 Belki ileride hobi olarak arkeolog çalışmalarına gönüllü katılırım.

Paylaşmak istediğim kartpostal Kahire görünümlü ama bana Çin'den geldi. Kartpostallaştığım süre zarfında o kadar çook aramıştım ki bir Mısırlı kartpostallaşan birini.. Nihayet Mısırlı bir kız ile karşılaşmıştım ama teklifime yanıt bile alamadım. Sonra ümidi kestim ben de. Bir gün instagramda gezinirken karşıma bu kartpostal çıktı. Ama yine bir Çinli arkadaştı bu karşılaştığım kişi. Hiç aldırış etmedim ve bu mısır piramitli kartpostalı elde etmek için mesaj attım. Sonunda çok istediğim kartpostal elime ulaştı, Mısır'dan gelmemiş olsa bile.

Magnet de, biliyorsunuz kız kardeşimin ufak bir koleksiyonu var bununla ilgili. İçlerinden biri de Mısır'dan gelmiş olan bu magnet. Çok ilgi çekici değil mii?😳 Hemen kaptım bu magneti tabi kii. Benim oldu. 😃 

28 Ağustos 2017 Pazartesi

KİTAP ALIŞVERİŞİ

Gelmesini büyük bir merakla beklediğim kitaplarım nihayet elime ulaştılar. Bu kitapları daha henüz tanışmadığım minik öğrencilerime okumak için aldım. Blogumda onlar için ufak çaplı hazırlıklara başladığımı görüyorsunuz ve güzel yorumlar yapıyorsunuz. Daha da motive oluyorum ve daha fazlası için çaba gösteriyorum.

Çok cici kitaplar seçtim. Çocuk kitaplarını çok severek okuduğumuz Feridun Oral'ın öykülerini aldım. Yazdığı kitaplardaki kahramanlara kendi resimleri ve renkleriyle hayat veriyor. Bu da kitaplarını daha cazip kılıyor doğrusu. Kitaplarındaki hikayelerde yardımlaşma,arkadaşlık,dayanışma gibi olumlu davranışların öğrenilmesi ve pekiştirilmesi üzerine vurgu yapıyor. Yani kitaplardan bir ders çıkartabiliyorsunuz. Bu yüzden bu yönünü takdir ediyorum yazarın.




Kırmızı çizgi kitabı biraz daha 4,5-5 yaş civarı okunabilecek bir öykü. Kitabı sepete eklemeden evvel yorumlardaki övgüler cezbetti beni. Ben de merakımı gidermek adına bir alıp bakayım içeriğine dedim. Okuduktan sonra yazılan övgüleri hak ettiğini anladım. İçerik biraz sınırlarımızı belirlemek ile ilgili. Çocuğa hangi konularda hayır demeyi öğretmemiz, anneleri ve babalarıyla her şeyi açıklıkla paylaşabileceklerini kısaca çocuk istismarına karşı çocuklarımızı bilinçlendirmek için farkındalık oluşturan bir kitap. Ben çizimleri de çok beğendim. Hikayeleştirerek anlatım da gayet yerli yerinde olmuş.

Son olarak Nokta kitabı da çocukta yaratıcılığı geliştirme adına yazılmış. Her çocuğun birbirinden farklı olduğunu bize anlatmış. Güzel sonuçlar çıkartılabilecek bir kitap. Ben kitapların hepsini okudumm şimdiden. :)

26 Ağustos 2017 Cumartesi

BİRPEMBESEVER İLE ÇEKİLİŞ





Yazmayı epeydir aklımdan geçirdiğim bir yazı ile buradayım. Blogumda çekiliş yapma düşüncesi fikirlerim arasında olan bir şeydi. Ama nedense bir türlü girişimde bulunup yazmaya cesaret edemedim. Sonunda en sevdiğim yere, bloguma, sizler için seçtiğim minik hediyelerimle çıktım geldimm. Bu yıl itibari ile istikrarlı bir şekilde bloguma girmeyi ve sizlerle bir şeyler paylaşmayı sürdürdüm. Mutluluğuma, üzüntüme,sevimcime daha nicelerine ortak oldunuz benimle. Burada paylaştıklarımla her gün bir yeni kişiye bile ulaşabilmenin, yazdığım bir yazı ile aynı ortak duyguları yaşayabilmenin güzel hissini yaşattınız bana. Aslında bu çekilişi benden size kocaman bir teşekkür olarak da düşünebilirsiniz. Benimle birlikte bu blogda duygularıma ortak olup yol aldığınız için gönülden teşekkür ederim her birinize.

Sizler için seçtiğim minik hediyelerim ise; 
🌸Kırtasiye ürünlerini ben çok sevdiğim için, sevdiğim ve elimde bulunanları sizlerle paylaşmak istedim. (Defterler-origami kağıtları)
🌸Kartpostallaşmak da hobilerim arasında olduğundan sizler için Güney Kore ve Japonya'dan gelmiş olan kartpostallarımı çekilişe ekledim. 
🌸Dahası da var. 😇 Farklı tatlar tatmanız için Endonezya ve Güney Kore'den gelmiş olan kahve ve bitki çayları.
🌸Benim gibi gezmeyi sevenlere İstanbul gezilerimden arda  kalan broşürler. 
🌸Sürpriz magnet
🌸Japonya ve Güney Kore'den gelen minik notepad kağıtlar.

Çekilişe katılmak için yapmanız gereken sadece 3 tanecik şartım var.😊
🍀Bu yazımı sosyal medya hesaplarınızdan bir tanesinde paylaşmanız (Facebook/twitter/google)
🍀 Blogumu takibe almanız
🍀 Yorum kısmına katıldığınızı belirtmeniz. 





Çekiliş süresi 15 gün. Bol şans herkese!🌸

***SONA ERDİ.***


24 Ağustos 2017 Perşembe

UÇURTMA AVCISI




Kitapta geçen olaylar, Kabil'de yaşayan farklı ailelere ve yaşam tarzlarına sahip iki çocuk: Emir ve Hasan üzerinden bizlere sunuluyor. Yazarın anlatımı kitabın baş kahramanı olan Emir ile sürdürülüyor. Ben bu kitabı okudukça olayların içerisinde kendimi bulduğumu söyleyebilirim. 

Emir, zengin bir babanın tek evladıdır. Annesi onu doğururken ölür ve kendini bu yüzden hep suçlu hisseder babasına karşı. Babası ve Emir arasında normal bir baba-oğul ilişkisi yoktur. Birbirlerine karşı sevgilerini ifade edemezler. Haliyle iletişimleri de çok uzun soluklu olamaz. Hasan da Emir'in en yakın arkadaşı,süt kardeşi,Emir'in babasına hizmetkarlığını yapan adamın oğludur. Yaşam tarzları birbirinden farklı olan bu iki çocuğun yaşadıkları kimi zaman sizi güldürecek kimi zamansa sizi şaşırtıp öfkeyle bile doldurabilecek içinizi. Aslında kitapta hakiki dostluğun nasıl olması gerektiği üzerinde durup kendinize bir pay çıkartabiliyorsunuz. 
Bu kitap dostluğu,ihaneti,sadakati,saklanan yalanları ve Kabil'in Sovyet Rusya tarafından işgali esnasında bu iki ailenin yaşadıklarını gösteriyor. En ağır verici şeyse yazarın, Emir'in çocukken süt kardeşi Hasan'a yaptığı acı ihaneti bizlere sunmuş olması sanırım.. Bu ihanetten sonra her şey farklılaşacak ve bu iki ailenin yolları ayrılacak.

23 Ağustos 2017 Çarşamba

HAZIRLIKLAR BAŞLADI..



Bugün instagramda okulöncesi öğretmenlerini yokladım. Sınıflarında kullandıkları materyallerden hoşuma gidenleri not alarak kolları sıvayıp malzemeleri gün yüzüne çıkartıp kare-dikdörtgen-daire ve üçgen yapmaya giriştim. Yapmaya başlayınca öyle göründüğü kadar hiiç kolay olmadığını anladım.



Saat yaklaşık 12.00'dan beri uzun uğraşlar sonucunda geometrik şekillerimin üçünü tamamladım. Önce şekilleri çizdim sonra kestim. Ardından koli bantıyla daha uzun ömürlü ve dayanıklı olmaları için arkalı önlü bantladım. Dikdörtgeni, koli bantımın bitmesiyle tamamlayamadım henüz. İşte ortaya bu görüntü çıktı. Bundan sonra ara sıra böyle okulöncesi etkinlikleri burada göreceksiniz. :) Şimdi arda kalan dağınıklığı toparlamam gerek benim. 😂



21 Ağustos 2017 Pazartesi

BALTA LİMANI JAPON BAHÇESİ


Japonya hakkında küçük bir koru olduğunu duyduk. İstanbul'da yaşayıp da Japon Bahçesi'ni görmedik demeyelim dedik ve hemen yola koyulduk bu güzel koruyu yakından görebilmek için. :)




Japon Bahçesi olarak anılan bu yer, Avrupa Yakası'nda kalıyor. Ulaşım kolaylıkla sağlanıyor buraya. Balta Limanı durağında inerek az bir mesafe yürüyüp yol üzerinde yer alan bu küçük koruya ulaşıyorsunuz. Bu yerin yapılma nedeninden bahsedeyim biraz. Türkiye - Japonya arasındaki dostluk simgesi olan bu yer Japonya'dan özel olarak itina ile getirtilmiş olan kiraz çiçekleri yani Sakuraları içerisinde barındırıyor.  Ayrıca Japonya'da da İstanbul hatırası olarak bir koru yaptırılmış.




Japon Bahçesi'nin giriş kısmı böyle. Gitmek isteyenlere, girişte hiçbir ücret alınmıyor. İçeride çöplerinizi bırakmamak kaydıyla yiyecek içecek de getirebiliyorsunuz. İçerisi diğer korulara göre daha sakin ve sessiz. Alan öyle çok büyük bir yer değil. Gezip biraz oturup,resimler çekinip çıkmalık bir koru.




Sakura çiçeklerini Japon ya da Kore dizilerinde görmüşsünüzdür. Rüzgar estiğinde dallarda bulunan kiraz çiçekleri serpilirler üzerinize. Yalnız Japonya'dan getirtilen bu kiraz çiçekleri biraz farklı. Bu çiçekler meyve vermiyor ve kokmuyorlar. Pembe pembe görüntüleriyle beni büyülemeye yettiler. :)




Son olarak bir Japon evi yapmışlar. Bu evde Japon çay festivali yapılıyormuş. Ama yılın sadece bir gününde. Kapılar, pencereler aynı o dizilerde ya da animelerde gördüğümüz gibiydi. Evin içerisi de gözüküyordu. Meraktan şöyle bir baktık camlardan içeriye. :)



Birgün bu güzel pembe sakura çiçekleriyle dolu koruya yolunuz düşerse her köşesinde fotoğraf çekinip anı biriktirmeyi unutmayın. 





20 Ağustos 2017 Pazar

MERHABA YEŞİL ŞEHİR







Dün İstanbul'a veda ettim. Kısa bir süreliğine Bursa'dayım. Bayram öncesi küçük bir Bursa kaçamağı da diyebilirim buna. Bursa serin bir havayla karşıladı. Gökyüzü kapalıydı dün. Anneannemlere az kaldıkça, Uludağ'ın bulutlarla kaplı etekleri görülmeye değerdi. 




Anneanne ve dede evine nihayet vardım. Hasret giderdikten sonra bahçede ufak bir gezintiye çıktım. Yaz aylarından birinde illa ki Bursa'ya giderdik. Bu yüzden çocukluğumun bir kısmı bu bahçede geçerdi. En çok oyunlar oynamayı severdim burada. Mutfak takımlarım vardı. Küçük tencerem,tavam,fincanlarım,kaşık çatallarım. Bahçede bir de Uludağ'ın pınarlarından gelen ve şırıl şırıl akan bir tulumba vardı. Su,toprak ve otlardan yemek yapar, haylice keyif alırdık bunlardan. Çevre evlerden de arkadaşlar edinmiştim. Küçüklük halleri hayal meyal gözümde canlandı. Acaba şimdi nasıl görünüyorlardır diye geçirdim içimden.

Çocukluğuma götüren bu bahçede düşüncelere dalmışken ben teyzemin kızının ''Tuğçe Ablaa gel meyve yiyelim'' sesine kulak kabarttım ve bahçede meyve toplarken buldum kendimi. Dedem eskiden nasılsa hala öyledir. İtinayla bakar bahçesine. Her yerde emeğini görmek mümkün. Ağaçlarına, meyve-sebzelerine hep özenle bakar. Bu kareler de benim dünümden. Birkaç anı olarak burada sizinle paylaşmak istediklerimden. 






18 Ağustos 2017 Cuma

YENİ EĞİTİM ÖĞRETİM YILINA HAZIRLIKLAR



Bu yıl yeni eğitim öğretim alanında ilk kez öğretmenlik deneyimimi yaşayacağım. Daha öncesinde yalnızca staj yaptığım için bu sefer sınıfın yönetimi, kontrolü,düzeni sadece benim elimde olacak. O yüzden ufak çaplı araştırmalar yaptım forum sitelerinden. Öğretmen olanların deneyimlerini, tavsiyelerini okudum.  Anaokulu olunca küçük yaş grubu öğrencilerle birlikte olacağım. Hem çok dikkatli ve sabırlı aynı zamanda da kararlı ve istikrarlı olmam gerekecek. Ama dünden beni bir heyecan sardı durdu. İlk günüme az kaldıkça ben düşüncelerle dolup taştım. Tatlı bir heyecan var içimde. Tabiri caizse içim kıpır kıpır. Minik öğrencilerimi şimdiden çok merak ediyorum. Onlar için anaokulu yeni bir dünya gibi gözüküyor olsa da benim için de yeni bir deneyimin ilk basamağı olacak. Aslında öğrencilerimle aynı duyguları paylaşıyor olacağız. 

Eğitim hayatımda öğrendiklerimin yanı sıra bunlarla kalmayıp, yeni şeyler öğrenmeye başladım öğrencilerim için şimdiden. Bir şarkı-oyun defteri hazırlamaya giriştim. Böyle şeyler 3-6 yaş gurubunda bulunan çocukların çok hoşuna gider. Bir elinize de parmak kuklası aldınız mı tamam. Değmeyin keyiflerine. Bayılırlar, kıkır kıkır gülerler siz şarkıyı seslendirdiğinizde. :) İnşallah güzel geçer her şey. Ben defterime yeni şarkı oyunlar yazmaya devam edeyim. Şimdiden mutluluklarla dolu bir hafta sonu geçirmeniz dileğiyle!


17 Ağustos 2017 Perşembe

ÜLKE ÜLKE PULLAR #6 ÇİN



Epeydir yazmıyorum pul koleksiyonum hakkında. Aslında benimkisi koleksiyon dışında mektuplaşmamla birlikte elde ettiğim pullar bunlar. Sırf koleksiyon yapayım ya da pul biriktireyim diye mektuplaşmadım insanlarla. Hobimin mektuplaşmak olması, istemsizce pul koleksiyonumun oluşmasını da meydana getirdi diyebilirim.



Bugün göstermek istediğim pullar Çin'den. Nüfusunun fazla olmasından mıdır yoksa oradaki insanların mektuplaşmaya ya da kartpostal göndermeye ilgili olmasından mıdır bilmem ama mektup arkadaşı aradığım zamanlarda karşıma çıkan 5 kişiden 3'ü Çinliydi. Ben farklı ülkelerden kartpostal edinmek istesem de karşıma illa bir Çinli arkadaş çıkardı. İlk zamanlarda onları kıramayıp kartpostallaşırdım ama sonralarda farklı ülkelerden kartpostal edinme isteğimi göz önünde bulundurarak karşıma çıkan Çinlilere kartpostallaşma tekliflerine hayır deyip geri çevirmeye başlamıştım. Zira elimdeki kartpostallar, kartpostal koleksiyonu yerine sadece Çin koleksiyonu olacaktı. 😂

Bu pullar, mektup zarflarının ya da paketlerinin üzerinden çıkarttıklarım.Kartpostalların üzerine yapıştırılan pullara dokunmuyorum. Çünkü kartpostala ait görüyorum o pulları. Zaten bir kartpostal, üzerine yapıştırılan pul ve arkasına yazılan yazısıyla bir bütün olmuyor mu sizce de?

16 Ağustos 2017 Çarşamba

D VİTAMİNİ






Bugün yağmurlu bir sabaha merhaba dedi İstanbul. Kız kardeşimle saat 10.00'dan önce sağlık ocağına kan tahlili yaptırmaya gidecektik. Evden çıkmadan evvel biraz yağmurun dinmesini bekledik. Tam dindi dedik çıktık ve yağmurdan kaçarken doluya yakalandık. Yarı açık yarı kapalı bir telefon kulübesinin içinde yağmurun dinmesini bekledik. 

Bizim aile hekimimiz çok hızlı konuşur. Bazen bazı kelimelerini anlayamam ya da kaçırırım bu yüzden. İkinci kez sorduğumda kendimi kötü hissederim. Çok hızlı konuşan insanlar karşısında bütün konsantremi verip, alıcılarımı açıyorum. Ama yine de anlamadığım kelimeler oluyor hızlı konuştukları için. Kan tahlili yaptırmak istediğimizi söyledik ve ben d vitamini testi yapıp yapmadıklarını sordum. Doktor, yapıyoruz ama diyerek başladı hızlı cümleleri sıralamaya. Şu ana kadar kime yaptıysam d vitamini hep düşük çıktı. Sonunda kendime de yaptım bir d vitamini testi, benimki de düşük çıktı anlamadım gitti dedi. Sanırım millet olarak d vitaminimiz epey düşük. Sonuç olarak yaptıramadım d vitamini testini. Kan tahlillerimizin sonuçları yarın çıkacak. Bakacağız sonuçlara.

15 Ağustos 2017 Salı

MİNİATÜRK MÜZESİ



Miniatürk, İstanbul'u ziyarette bulunanların kesinlikle gitmesi gereken bir yer. Ülkemizde yer alan illerde bulunan birçok eserlerin minyatürleri bu alanda bizler için bir araya getirilmiş. Minyatür eserleri gördükçe oraya gitmiş kadar olamasak da bizlere o hissi az da olsa yaşatmışlar bu alanda. Batısından doğusuna, kuzeyinden güneyine kadar farklı farklı eserleri bir arada toplamışlar. Gezmekten çok keyif aldığım yerlerden biri burası. Ayrıca müzenin içerisinde hediyelik eşya dükkanları, Kristal Müze, Kurtuluş Savaşı'nı temsil eden minyatür maketler ve Atatürk Köşesi var. Giriş ücretleri de diğer müzelere göre daha makul fiyatlarda. Tam bilet fiyatları 7,5 TL, öğrenci iseniz sadece 3 TL. Şimdi, benim objektifime takılan resimleri sizlerle paylaşacağım. Keyifli okumalar! :)



Kız Kulesi, 1719'da Nevşehirli İbrahim Paşa tarafından İstanbul'da Marmara Denizi'nin üzerine yaptırılan taş kuledir. Tarih boyunca Kız Kulesi hakkında çeşitli rivayetler ve hikayeler dönüp durmaktadır. Bir gün bu konuya ayrı değinmek istiyorum. :)



Gitmeyi en çok istediğim yerlerden biri. Nevşehir'de bulunan Peri Bacaları. Eşine ender rastlanan Nevşehir'deki doğal oluşum, dünyada Kapadokya, Türkiye'de ise görüntüsünden ötürü Peribacaları adıyla anılır. İçleri Bizans döneminde Roma işkencelerinden kaçan Hristiyan papazları tarafından oyularak birkaç katlı kilise ve manastır haline getirilmiştir.



Çırağan Sarayı, 1872 yılında Sultan Abdulaziz tarafından yaptırılıyor. Bugün İstanbul'un en önemli otelleri arasında yer almakta.



Galata Kulesi, gittiğim yerlerden biri. Bununla ilgili burada yazı paylaşmıştım. 1348 yılına ait bir kule. 16 katlı, yüksekliği ise 62 metre. Kuleye çıkışta tabi ki asansörle sağlanıyor. Çıktığınızda sizi İstanbul manzarası karşılıyor. Görülmeye değer.



Sultan Ahmet Meydanı'nda yer alan çeşmenin adı, Üçüncü Ahmet Çeşmesi. Sadrazam Damat Ali Paşa tarafından  yaptırılıyor. Ayrıca bu eser Lale Devri'ni yansıtan eserlerden bir tanesi. Topkapı Sarayı'na girmeden evvel görebilirsiniz.








14 Ağustos 2017 Pazartesi

POSTCROSSING | GÜNEY KOREDEN KARTPOSTAL




Yeni bir kartpostalımla buradayım. Güney Kore'den gelen bu kartpostalın sahibi aynı zamanda da benim mektup arkadaşım olur. Mektuplaşmamızın dışında da birkaç kez birbirimize kartpostal göndermiştik. 



Kartpostalın arkasında önünde bulunan resmin neyi ifade ettiğini anlatmış. Hadi gelin birlikte bakalım ne yazmış Koreli arkadaşım. :) Bu kartpostal düğün temasını yansıtıyormuş. Evlenen kişiler sizin de görmüş olduğunuz gibi bir çeşit geleneksel kıyafetler giyiyorlarmış. Ön taraftaki resimde yer alan çizimin yanaklarında bulunan kırmızılıkların da bir anlamı varmış. Açıkçası ben allık falan sürülmüştür diye düşündüm. Ama onu yapma sebepleri özelmiş. '' Yeonji & Gongi '' diye anılıyormuş bu kırmızılıklar. Gelini kötü şeylerden koruyup, daha da güzel gösteriyormuş. Batıl bir inanç olduğu kesin. 🙊


Arkasında yazanlar böyleydi. Her ülkenin kültürü, inancı, yaşayış şekilleri, örf ve adetleri görüldüğü gibi farklı. Bu kartpostal ile yeni bir şey öğrenmiş oldum Kore kültürü hakkında.






12 Ağustos 2017 Cumartesi

AĞLAMAK







En son ne zaman ağladın? Ya da bir sıkıntın, kötü geçen bir günün ya da başka herhangi bir şey de olabilir mutlu anın gibi. Hiç rahatlamak için ağladığın oluyor mu? 

Mesela bizim toplumumuzda şöyle bir söz var. Çokça sık duyduğumuz bir söz.''Erkek adam ağlar mı? '' . Adamlık erkeklikle mi oluyor? Ya da sadece kadınlar ve çocuklar mı ağlar? Sorular çoğalıyor biliyorum. Ama ağlamak çok farklı bir duygu gibi geliyor bana. Çünkü herkes ağlayamaz. Öyle kolay kolay göz yaşı dökemeyen insanlar da vardır. Başkalarından utanan, bak ağlıyor demesinler diye kuytu köşe bir yerde ağlayanlar da var biliyorum. Niye ağlamak bu kadar soyutlandırılıyor ki. Oysa sokaklarda kahkahalar atmaktan ya da insan içinde gülümsemekten niye çekinmiyorlar dimi? Ağlamak, bir duygunun doğal bir yolla yansıtılış şeklidir. Ağlamak da gülmek kadar normaldir. 


Her insan hayatında bir defa bile olsa kalben gözyaşı dökebilmeli bence. Kalbin temizlenmesidir ağlamak. Zararsızdır. Nefes almak gibi normaldir aynı zamanda da... 

HACI ŞERİF İRMİK HELVACISI


İstanbul'a yolunuz düşerse uğrayacağınız yerlerden biri de muhakkak Eminönü olsun. Pasta malzemelerinden, çeyizlik ürünlerine, kıyafetlere, turistik-hediyelik eşyalara ve daha fazlasını bu civarlarda bulmanız mümkün oluyor.  Ama bir gününüzü ayırmanızı tavsiye ederim.


Aslında bugün gittiğim bir yerden bahsetmek istedim. Birçok şubeleri olan Hacı Şerif'in bir şubesi de Eminönün'deymiş. Hacı Şerif, dondurmalı irmiğiyle nam salmış bir mekan. İrmik helvasını da pek severimm. Ben de merak ettim ve yollara düştüm. Sadece yaz aylarında değil kış aylarında da irmiği dondurmayla birlikte sunuyorlamış. Dondurmalı irmiği koydukları üç farklı boyutta kapları mevcuttu. En küçüğünden itibaren sırayla 5-7-10 TL idiler. Yaz aylarında dondurmayı daha çok koydukları kanaatine vardım. Kış aylarında ise irmiği daha çok koyuyorlarmış. Ben çok şekerli buldum buranın dondurmalı irmiğini. Hem dondurma hem de irmiğe çok şeker katılmıştı. Gün boyu bol bol su içme ihtiyacı hissettim. Su içsem de bir türlü susuzluk hissi dinmedi. Bir daha gider miyim? Pek sanmıyorum. 

11 Ağustos 2017 Cuma

KIRMIZI PAZARTESİ | OKUDUKLARIM



kırmızı pazartesi


1982'de Nobel Edebiyat Ödülü almış bir kitap. Kitapta yaşanan bir cinayeti konu almış yazar. Ancak işlenen cinayetin gidişatı biraz farklı. Nobel ödülünü hak etmesi de sanırım buradan kaynaklı. Yazar Gabriel Garcia Marquez'in yaşadığı dönemde halkın bilmiş olduğu ancak hiç kimsenin buna engel olmadığı bir cinayet meydana geliyor. Yazar çocukluğunu geçirdiği kasabada meydana gelen cinayeti anılarında kalanlarla bir öykü halinde sunmuş bize kitabında. 


Kitapta çok fazla betimlemeler var. Birden fazla kişilere yer verilmiş. Bu yüzden yabancı isimlerin de epeyce olduğunu söyleyebiliriz. Bazen isimlerin karıştığı oluyor. Halk içerisindeki insanların  işlenecek olan cinayet hakkındaki anılarına da yer veriliyor. Santiago Nasar'ın öleceği bize kitabın ilk bölümünde söylenmiş olsa da kitap gizemini son ana kadar koruyor.  Aslında bu öykü sadece bir cinayetin perde arkası değil,  halkın bu vahşete sessiz kalmasının doğurmuş olduğu sonucu da ele alıyor. Günümüzde de birçok olaya sessiz ve tepkisiz kalmıyor muyuz? Bu öykünün, günümüz insanlarıyla benzerlikler taşıdığını fark etmeme sebep olduğunu söyleyebilirim.

10 Ağustos 2017 Perşembe

POSTCROSSINGE NASIL BAŞLANIR ?





Farklı ülkelerden ve şehirlerden kartpostallaştığımı bilmeyeniniz yoktur. 😊Kartpostal yazılarımı beğenmeniz ve severek okumanız beni bu yazıları yazmamda daha da teşvik ettirici oluyor. Bugün sizler için kartpostalaşmaya nasıl başlayacağınız hakkında bir yazı yazmak  istedim.



Kartpostallaşmaya başlamamız için ilk olarak birkaç çeşit kartpostal edinmemiz gerekiyor. Farklı çeşitlerde kartpostalları turistik mekanların yakınında bulunan hediyelik eşya satan dükkanlarda bulabilirsiniz. İstanbul'da yaşadığım için buradan örnekler vereyim. Eminönü, turistlerin bolca olduğu bir yer. Bu yüzden ara sokaklarda turistik eşyalar satan küçük dükkanlara rastlarsınız. Buralarda çeşit çeşit kartpostallar bulunuyor. Ama size hem ucuz hem de çok çeşitli bir yer daha önerebilirim. Sirkeci taraflarında iki katlı bir kartpostalcı var ve tanesi 25 krş. Buralardan kartpostalınızı temin edebilirsiniz.

                                          
Kartpostallarınızı aldıysanız gelin ikinci adıma bakalım. Ben kartpostallaştığım kişileri hep İnstagram üzerinden buluyordum. Bunu da arama kısmından #postcardswap ya da #postcardsswap şeklinde aratarak çıkan görsellerden beğendiğim bir kartpostal olursa altına yorum bırakıyordum. Öncelikle bu yazdığımız hashtaglerin türkçe karşılığı kartpostal takası demek oluyor. Bu şekilde aratmış olduğunuzda sizler gibi kartpostallaşmak isteyen dünyanın çeşitli yerlerinden insanlarla karşılaşmış oluyorsunuz. Beğendiğiniz bir kartpostal oldu diyelim. Yapmanız gereken kartpostalın olduğu görselin altına     ''May I swap?'' yazarak yorum bırakmanız. Takas yapmak istediğinizi de karşı tarafa söylemiş oldunuz. Geri kalan  konuşmalar DM yoluyla devam edebilir. Karşı taraf elinizdeki mevcut kartpostalları görüp beğenirse bunu dile getirir ve sonrasında ise karşılıklı olarak adreslerinizi isteyeceksiniz. İngilizce kısmında sorun yaşarım ben diyorsanız size google translate kullanmanızı tavsiye ederim. 


Önereceğim bir kartpostallaşma sitesi daha var sizler için. Bu siteyi araştırdım. Kullanması kolay,rahat ve anlaşılır geldi.  Öncelikle buraya tıklayarak siteye kayıt olun. Bilgilerinizi eksiksiz ve doğru girmelisiniz. Çünkü kartpostal takası yapacağınız kişiler profilinizdeki mevcut bilgileri esas alacaklardır. Bu siteyi kullanırken de bilmediğiniz herhangi bir ingilizce kelime olursa translate yardımıyla üstesinden gelebilirsiniz. Ya da bana mail yoluyla kartpostallaşma konusunda aklınıza takılan bir şey olursa sorabilirsiniz, yardımcı olurum.😊


Kartpostallaşmaya nasıl başlayacağınızı anlattım. Kartpostal nasıl yazılır ve gönderilir hakkında da yakın zamanda bir yazı daha paylaşmak istiyorum. Belki sizler için bir kartpostal yazıp, süslerim ve bunu adım adım görselleyip anlatırım. Keyifle okumanız dileklerimle,sevgiler!



9 Ağustos 2017 Çarşamba

AN İTİBARİYLE OKULÖNCESİ ÖĞRETMENİYİM





Güzel haberlerim var.  Bugün itibariyle okulöncesinde öğretmenlik yapmaya karar verdim. Her çocuğun eğitim öğretim yaşamındaki ilk basamağı olan okulöncesi dönemi büyük bir önem ve hassasiyet taşıyor. Bir gömlek düşün. İlk düğmesini yanlış iliklersen diğerlerinin sırası da karışır değil mi?  Okulöncesi evresi ve bir anaokulu öğretmeni olabilmek de bu denli mühim bir şeydir. Bir çocuğun 0-6 yaş arası dönemi kritik bir evredir bizler için. Bu yaş grubu içerisindeki bir çocuğa ne verirsen onu alır ve aldığını ileriki yaşantısında işleyecek hale getirir. 

Birkaç haftadır kafam gerçekten çok karmaşıktı. Kararsız bir haldeydim üstelik. Evet, önümde birçok seçenek vardı. Mezun olmakla rahata ereceğimi düşünsem de ileride ne olacağım ne yapacağım konusu içimi içten içten kemiriyordu. Daha öncesinde bir Özel Eğitim merkezinde öğretmenlik alanı için başvuruda bulunmuştum. Bu alanda çalışmayı da çok istiyordum. Zor ve çok sabır gerektirecek bir alan olsa da hala istiyorum. Belki ileride bir gün olabilir.

Bugün, bir anaokuluna iş başvurusu için görüşmeye çağrıldım. Görüşme güzel geçti. Ve şu anki koşullar ve şartlar anaokulunda çalışma fikrime daha yatkın geldi. Zaten okuduğum bölümle ilişkili tüm alanlarda çocuklar var. Sabırlı,güleryüzlü,paylaşımcı,fedakar hatta bazen de çocukla çocuk olmanız gerekecek. En önemlisi çocukları koşulsuzca sevmeniz. Bu alanda bir süre ilerlemeyi ve kendimi geliştirmeyi istiyorum. İnşallah çok güzel ve dolu dolu geçen bir süreç olur benim için. 

7 Ağustos 2017 Pazartesi

BUGÜN AY TUTULMASI SİZİ BEKLİYOR






7 Ağustos akşamı yani bugün ay tutulması bizi bekliyor. Çok kısa bir süre önce İstanbul'da ay tutulması başladı. Ay tutulması, yeryuvarlağının Güneş ile ay arasına girmesiyle Ay, yeryuvarlağının gölgesinde kalmasıyla meydana gelmiş oluyor. Bu güzel olayı seyre koyulup fotoğraflamak isteyenlere duyurmak istedim. Şayet ben çoktan bu güzel manzaranın keyfini seyre koyulmaya başladım bile. Huzurlu akşamlarınız olsun.

5 Ağustos 2017 Cumartesi

PANORAMA 1453 TARİH MÜZESİ



Bugün çok güzel bir müzeyi gezerek gezi defterime eklemiş oldum arda kalanları. Panoramik bir müze olan Panorama 1453 Tarih Müzesi, Fatih Sultan Mehmet Han'ın İstanbul'u fethetmesini çok güzel bir görsel şölenle ve ses efektleriyle burada bizler için sunulmuş. Şimdi gelin bir de benim anlatımımla bu müzeyi gezmiş oluun. 

Türkiye'de ilk, dünyada ise tamamı panoramik olan tek müze olma özelliğini taşıyor. Yapım aşaması yaklaşık olarak 3 yıl kadar sürmüş. İçeriyi gezip gördükçe ''Vay be'' diyesi geliyor insanın. Tarihi, İstanbul'un fethini ve resmedilenleri gördüğünüzde sanki fethin içerisinde gibi hissettiriyor size kendini. Resimler çok büyük bir itina ve özenle yapılmış. 6 Türk Ressam ve 2 İtalyan Ressam tarafından Panorama'nın içerisinde yer alan resimler yapılmış. Ayrıca bu müze bulunduğu konum itibari ile de şaşırtacak sizi. Şöyle ki müze Zeytinburnu ile Edirnekapı arasına yapılmış. Nedeni ise İstanbul'un fethi sırasında bu bölge arasında çokça şehit vermiş olmamız. Bu da müzeyi daha da değerli ve önemli kılıyor.




Biraz müzenin içini gezelim. Fetih sırasında Fatih Sultan Mehmet'in 21 yaşındaki hali resmedilmiş duvara. Kırmızı pelerini ile atının üzerinde olan Fatih Sultan Mehmet. Yanında da hocası olan Akşemsettin de var. Katıldığı savaşlara Akşemsettin Hocasını da alırmış yanına. Fetih bittikten sonra da dua ederlermiş topluca. 




Surların üzerinde Ulubatlı Hasan'ı görüyoruz. İstanbul'un fethinin başarıya ulaşmasıyla kırmızı bayrağı göklerle buluşturmuş.  Savaş kazanılırsa eğer yüksekçe bir yerden kırmızı bir bayrak dalgalandırılırmış. 


Ve bu esnada da Fatih Sultan Mehmet'in yüzü gökyüzünde belirmiş söylenen rivayetlere göre. Panoramik müzede buna da yer verilmiş. İşte gökyüzüne yansıyan Fatih'in yüzü.(Resme birazcık başınızı sağa eğip bakmanız gerekecek.)


Bu resim de müzeyi yansıtan bir maket. Çok emek verilmiş gerçekten.


Benim için çok güzel geçen ve bilgilerime yeni şeyler kattığım bir müze gezisi oldu bugün. Başka bir gezinti yazısında görüşmek dileğiyle öyleyse. Sevgiyle kalın,huzurlu ve mutlu pazarlar şimdiden!

4 Ağustos 2017 Cuma

KAHOGO NO KAHOKO







Uzun bir aradan sonra bir japon dizisine daha başladım dün. Temmuz ayında çıkmış farklı bir konusu olan Kahogo No Kahoko dikkatimi çekti. Konusu ise şöyle, üniversiteye giden Kahoko adlı bir kız vardır. Bu kız aşırı koruyucu bir anneye sahiptir. Ailesinin tek çocuğu olduğu için herkesin gözdesi olarak yetiştirilen Kahoko, aşırı iyimser ve saftır. Ayrıca kendi işlerini ve ihtiyaçlarını tek başına yapamamaktadır. Annesi onun için her şeyini önceden düşünür ve planlar. Dizide aşırı koruyucu  bir anne tutumunu göreceğiz. Ve bu tutumun meydana getirdiği sonuçları. Baba olaylara müdahale etmek istese de hep iç sesi ile çatışacaktır. Kahoka bir gün bir çocukla tanışacak. Bu çocuk da kendi karakterinin tam zıttı biridir. Eğlenceli, komik ve ailenin tutum ve davranışlarından ders çıkartılacak bir dizi.

3 Ağustos 2017 Perşembe

BİR PSİKİYATRİSTİN GİZLİ DEFTERİ | OKUDUKLARIM


Şu sıralar kitaplarımla da vakit geçiriyorum. Uzun zamandır okumadığımı ya da okumaktan uzak kaldığımı fark edince rafımda bekleyen yeni kitaplarımı okumaya başladım.  Dün bitirmiş olduğum bir kitap hakkında yazacağım bugün. Adından da anlaşıldığı gibi kitabın yazarı da bir psikiyatrist. Bize odasının kapılarının ardındaki konuşmalarını, yaşadığı olayları ve karşılaştığı ilginç, bir o kadar da sıradışı vakalarını, kariyer yaşamındaki merdivenleri tek tek tırmanışlarını anlatıyor bu kitabında.



Kitabın iki yazarı var aslında. Gary Small Psikiyatrist. İkinci yazar yani Gigi Vorgan ise yazarın eşi oluyor. Kitapta bize sunulan vakaların dışında Doktor Gary'nin zaman zaman Psikoanalitiğin babalarından sayılan Freud'a sıkça yer verdiğini ve Freud'un bakış açısıyla da vakalarını düşünüp tarttığını görüyoruz. Kitapta çok sıradışı hikayeler var. Ve kitabın vermek istediği mesaj, psikiyatristlerin deli doktoru olmadıkları. Çünkü kimi zaman kitapta da insanların bu bakış açısı ile baktıklarını görmekteyiz. Doktor Gary, kariyeri boyunca karşılaştığı vakalardan 15'ini bizler için bu kitabında toplamış. Akıcı, sürükleyici bir kitaptı. 

1 Ağustos 2017 Salı

BENİMLE BİR GÜN | ÇENGELKÖY YUSDO DONDURMA | KOREYE MEKTUP GÖNDERDİM


Bugün Çengelköy'de namı olan bir dondurmacıya gittik. Ama önce size günümün ilk kısımlarını anlatayım. Dün akşam Koreli mektup arkadaşımın hediyesini paketleyip bugün göndermek için hazırlamıştım. Öğleye doğru Üsküdar'dan Çengelköy'e geçebilmek için önce Üsküdar'a uğradık. Okul zamanlarımda gittiğim bir postane var burada. Oraya gittik. Ama sistemin biz gelmeden beş dakika öncesinde kapandığını ve girilemediğini öğrendik. Hiç keyfimizi kaçırmadan direkt Çengelköy'e geçelim dedik. Nasıl olsa başka bir gün başka bir postaneden de gönderebilirdim. Çengelköy'deki dondurmacıya vardığımızda oraya doğru yürüdüğümüz sırada bir postane ile karşılaştım ve böylelikle paketi göndermiş oldum.
Yusdo Dondurmacısı baya meşhurmuş. Kız kardeşimin sosyal medyada bu yeri görmesiyle, biz de gidip denemek istedik. Dondurmaların çok şekerli olmaması ve söylediklerine göre doğal olması bizi memnun etti. Zaten tadınca paketteki dondurma ile arasındaki farkı görüyorsunuz. Bu arada dondurmanın bir topu 2 TL idi. Bir gün yolunuz Çengelköy'e düşerse dondurmalarınızı alıp cadde üzerinde gördüğünüz herhangi bir ara sokaktan içeriye kendinizi atın, yollar sizi kısa bir sürede sahile çıkaracaktır. Sahilde oturup güzel İstanbul manzarasıyla baş başa kalacaksınız.


                              


 

BİRPEMBESEVER